top of page

Miray'dan sekizinci mektup: KONTROL

BÖLÜM 3: AKIŞTAYIM ÇOK ŞÜKÜR


SEKİZİNCİ MEKTUP: KONTROL


Merhaba,


İşte yeni bir gün! Bakalım günün içinde senin için nasıl hediyeler saklı?


Umarım bu yazıda da bir hediye bulup alıverirsin kalbine.


Bugün seninle “kontrol”den bahsedelim istiyorum, ne dersin? Kontrol epey popüler bir konu. Aslına bakarsan önceki mektupların içeriğine de yayılmıştı bu konu. Çünkü güvende hissetmek için hayati bir önem atfetmişiz sanki kontrole. Kendimizi, akışı, başkalarını, olayları kontrol etmeye çalışmak… E tabi anın keyfi kaçıveriyor böyle. Birşeylerin bir şekilde olmasını istemek yanlış değil, ama öyle olmadığında da dünyanın sonu değil. Hah buralarda çok huzursuz olanlar biraz daha açabilirler kulakları.


Soruyorum şimdi: Ya kontrolü biraz gevşettiğimizde yaşamaya, görmeye, duymaya, tat almaya başlıyorsak asıl? Ya sıktığımız elleri biraz gevşetip hayatla, o an olanla, olmayanla akmak da mümkünse? İstediğimiz gibi olsun diye kontrol etmek, katı, sıkışık, ağır, sınırlayıcı olabiliyor. Haksız mıyım? :) Yaşamı kontrol etmeye çalışmak, duygularımızı, kendimizi, sevdiklerimizi, olayların nasıl olacağını kontrol etmeye çalışmak… Nihayet kehanetler, yargılar, varsaymalar, genellemeler ve olmadığında mahvolucakmışızcasına sıkı sıkı tutunduğumuz planlar bizi daracık bir alana mahkum ediveriyor. Biz kontrol etme derdine düşmüşken, bizim göremediğimiz bambaşka olasılıklar da var mıdır acaba? Hayatı bir macera olarak görmek ve öyle yaşamak nasıl olurdu? İşte aşağıdaki küçük hikayeyi yazmadan önce bu sorular ile çıkmıştım yola. Bakalım size neler düşündürecek?


***


“Bir tatil planladı. Her adımını tek tek kafasında belirledi. “Şu kıyıda yüzerim. Şu restoranda yemek yerim. Şu konsere giderim. Şu arkadaşlarımı görürüm.” Hayal etti: "Öyle yaparım. Böyle yaparım.” Heyecanlandı.

Sonra tatil günü geldi çattı. İlk durağa yola çıktı. Tam planladığı gibi oldu. O kıyıda yüzdü. O restoranda yedi. O konsere gitti. O arkadaşlarını gördü.

Planladıklarını yaptı, belirlediğinin dışına çıkmadı.

Plana uymak için şartları kendine uydurdu. Kontrol etti. Belki bir tatmin duydu:

“Tam planladığım gibi oldu!”


Peki coşku var mıydı? Heyecan?


Plan yaparken geleceği sınırladı, dışına çıkacak alanlar açıldı açılmasına önünde ama o konsere bilet almıştı, o bileti yakmadı. O kıyıya doğru inerken, ormanın içlerinden yükselen kuş seslerini duymadı, durup dinlemedi. O restoranda yemek yerken, yan masada kutlama yapan insanlara gülümsemedi. Arkadaşlarını gördü görmesine belki, planlamıştı ne de olsa, ama canı o sıra onları mı görmek istiyor, yoksa başka bişey mi yapası var diye kendine sormadı. Arkadaşlara ayıp olurdu.


Peki kendine ayıp olmuyor muydu bu?


Hayaller kurdu. Planlar yaptı. Bir şeyler planlarını bozduğunda, öyle olması gerekmiş gibi bir de, kendi canını sıktı. Planların bozulması mıydı can sıkan, yoksa o planların kendisi mi? Hayallerin kırılması mıydı onu üzen, yoksa -o an canının ne istediğini kendine sordurmayacak- o hayallerin kurulması mı? O an neyin bize eğlenceli geleceğini, önceden nasıl bilebiliriz ki?


Sınırlar, tanımlar, belirler zihnimiz. Sever bunu. Önünü görebilmek ister. Güvende hissettirir ona geleceğe şimdiden yapılan küçük müdahaleler.


Ne var ki gelecek geldiğinde ise planlanmaya başlanır küçük küçük diğer gelecekler…

Anın içi ufak ufak boşalır, içinde saklı olasılıklar görülmez olur, macerası solar, yavaşça kaybolur. Anın tahtında artık geçmişin kararları ile belirli bir gelecek oturur. Şimdinin görülmeyen bir olasılık olarak kalan eğlencesine ve mevcudiyetine geçmişin ve geleceğin gölgesi vurur.


Hikayemizin kahramanına dönecek olursak; o kendi canını planların arasına koyarak nasıl sıktığını anladı. Tamam dedi, planlamayalım bir de bakalım. Yeni bir seçim yaptı.


Haftasonu arabaya atladı, yola çıktı. İçinden neresi geldiyse o yöne doğru sürdü. Hiçbir şey planlamadı. Cevapları önden vermeye kalkmadı, onun yerine merakta ve soruda kaldı. Etrafına baktı, canının ne istediğini an be an kendine sordu, bedeni ona yolu gösterdi, o takip etti… Bu sefer kimseye sözler vermedi. İlle de onu yapacaksın, bunu yapacaksın diye kendini sınırlamadı. İçinden geleni izledi. Yapılmayan plan bozulamazdı. Kurulmayan hayal kırılamazdı. O an, heyecan, asıl ait olduğu yere, şimdinin içine yerleşti yeniden. Kahramanımız anda mevcut olmayı seçtiği an, önünde olasılıklar açıldı, an be an yaptığı seçimler ile macera başladı!


Bir ucunda mevcut olmanın, diğer ucunda olasılıkların çevirdiği macera ipine, 1-2-3 dedi ve atladı!



***


İşte geldik hikayenin sonuna. Bu hikayeden payına düşeni almışsındır, ihtiyacın vardıysa… Belki biraz esneme, belki biraz farkındalığını genişletme, yeni olasılıklara açılma ihtimali filizlenmiştir kabuğunda. Belki zaten esneksindir sen, oh ne iyi yapıyorum demişsindir. Belki aklına fazlaca kontrol etmeye çalıştığın ya da hiç çalışmadığın yerler gelmiştir. Belki bazen de kontrole ihtiyaç var demişsindir. Elbette var, bir dümenin kontrolünde olmak gibi, durumlara göre yeni seçimler yapabilecek gibi, an be an hayatı yaşamayı seçebilmek gibi… İşler düşündüğün gibi gitmediğinde yola devam etmek gibi. Neyin nasıl olması gerektiğine sıkı sıkı tutunmayı bıraktığında, gerçekten kontrolün kendisi olmak gibi….



Seninle konuşmak güzeldi, ben sesini, sözünü duyamıyorum belki ama varlığını hissediyorum. Varlığına şükrediyorum.


İçine sindiyse, canın çektiyse;


Macera senle olsun.

72 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Miray'dan şimdi'lik son mektup: ŞÜKRAN

BÖLÜM 3: AKIŞTAYIM ÇOK ŞÜKÜR SON MEKTUP: ŞÜKRAN Merhaba, Bilmeyen olmak, değişime güvenmek, maceraya açılmak, direnme hakkımızı da kendimize vermekten bahsettik şimdiye kadar olan yazılarda! Bu mektup

Miray'dan yedinci mektup: DİRENÇ

BÖLÜM2: DEĞİŞİYORUM YEDİNCİ MEKTUP: DİRENÇ Merhaba yenideen, Dirençten bahsedeceğimi söylemiştim. Bilmem merak etmiş miydin, aklının bir köşesinde kalmış mıydı? İşte şimdi geldi zamanı dirence bakmanı

Miray'dan altıncı mektup: GÜVEN

BÖLÜM 2: DEĞİŞİYORUM ALTINCI MEKTUP: GÜVEN İşte geldim burdayııım, Özümle özünü selamlıyor, bu esnada tatlı tatlı gülümsüyorum. Umarım bu mektup seni mükemmel bir anda yakalar:) Hadi bir bakalım, Nası

bottom of page